PROJECİ
Anlaştıkları saatte gelmişti Projeci Bahattin. Tam on birde. Ne bir dakika önce, ne bir dakika sonra. Recep yoktu ortalıkta. Sırtında küfe, bir elinde sepet, bir elinde balta, volta atmaya başladı evin önünde.
Evde hazırlık yapıyordu Recep. Yiyecek hazırlıyordu kendine. Git gel, iki saat yürüyeceklerdi. Mantar toplarken de birkaç saat geçerdi. Yiyecek almadan yola çıkmak istemiyordu. “Recep… Recep… Recep… Recep” sesleri geldi dışarıdan. Sesi tanıdılar, Projeci Bahattin’in sesiydi. Recep’in karısı gitti pencereye.
-Üç kağıtçı. Ne bağırıyorsun?
-Öyle demeseydin.
-Hak ediyorsun.
-Recep nerede?
-Ne yapacaksın Recep’i?
-Bilmiyor musun? Mantara gidecektik.
-Biraz bekle, yiyecek hazırlıyor.
-Yiyecek hazırlamasın. Sepette mısır ekmeği var, soğan var, tuz var. Ormanda mantar pişireceğiz.
-Su alın o zaman.
-Su da istemez. Ormanda su var, buz gibi. Avuç avuç içeriz.
-Ormanı yakmayın da.
-Yakarsak, söndürmeye gelirsin.
Recep indiğinde, karısı Cemile, penceredeydi. İkisini birlikte bulmanın fırsatını değerlendirdi. Hem kocasının, hem Projeci Bahattin’in duyması gerekenleri söyledi.
-Projeci.
-Buyur, abla.
-Projelerini anlatma, oralarda.
-Ne projesi abla. O işleri bırakalı çok oldu. Proje dönemi bitirdim, gerçeklerle yüzleştim. Bak, mantar toplamaya gidiyorum.
-Bir de konuşma dönemini bitirsen. Kandırma kocamı, aklına girme.
***
İlkokulu zar zor bitirmişti ama bilime çok meraklıydı Bahattin. Televizyondaki bilimkurgu dizilerini kaçırmıyor, soluksuz seyrediyordu. İşe girince, aylık Bilim ve Teknik dergisini almaya başlamıştı. Dergideki yazıların her satırını okuyordu. Bilim ve Teknik dergisinin bir ay sonra çıkacak yeni sayısını sabırsızlıkla bekliyordu. Derginin son birkaç sayfasındaki satranç yazılarını okuyarak satranç oynamayı öğrenmişti. Kendisine satranç tahtası almıştı ama rakip bulamamıştı.
Bilimsel alt yapısı olmayan ancak bilime merakı olan Bahattin, “düşünmeye ve hayal kurmaya” başlamıştı. Hesaba kitaba gelmeyen hayallerini proje sanıyordu. Her alanda projeleri vardı. Mimarlık projeleri vardı, İnşaat projeleri vardı, Maden projeleri vardı, Elektrik projeleri vardı, Tarım projeleri vardı. Devletin ve işadamlarının ilgisizliğinden yakınıyordu.
Proje üretmekle kalmıyor, önüne gelene projelerini anlatmak istiyordu, Bahattin. Ona Projeci Bahattin diyorlardı ama projelerini dinlemek istemiyorlardı. Onu gören kaçıyordu, yolunu değiştiriyordu, kafasını çeviriyordu. Bazıları da şaka olsun diye Projeci Bahattin’i konuşturuyordu.
-Bahattin bey. Memleketimizi kaderini değiştirecek projeleriniz var mı?
-Var, olmaz mı? Şu anda, bitmiş iki projem var.
-Anlatın da memleketimiz adına sevinelim, heyecanlanalım, gurur duyalım.
-Birinci projem, önden pervaneli gemiler. Şimdiki gemilerin pervanesi, bildiğiniz gibi arkadadır. Pervanenin arkada olması; su ile gemi gövdesi arasındaki sürtünmeyi artırıyor, motora gelen yükü artırıyor. Motora daha fazla yük gelmesi, motorun daha fazla mazot yakması anlamına geliyor. Benim projemde, pervane, geminin önünde. Pervanenin önde olması; su ile gemi gövdesi arasındaki sürtünmeyi azaltıyor, motora gelen yükü azaltıyor. Motora daha az yük gelmesi, motorun daha az mazot yakması anlamına geliyor. Pervanesi önde olan gemiler, pervanesi arkada olan gemilere göre daha az mazot yakıyor.
-Çok yararlı bir projeymiş. Birer çay daha içelim mi?
-İçelim.
-Kahveci. Çayları tazele.
-Çaylarımızı içtik. İkinci projeme geçebiliriz.
-İkinci projenizi heyecanla bekliyoruz.
Bazıları da inanıyordu Projeci Bahattin’e.
Örnek:1
Örnek:2